Hilafet aşkı, eski yazıya özlem, şeriat hukukuna dönme arayışı camide kılıç göstermeyle yeni bir biçim aldı, ama buğdayda “yabancıya- komşuya- ele güne muhtaç bir Türkiye” doğdu.

Kılıç gösterme!

Bunlar kof şişinme!

Şu tabloya bak: Türkiye, Dünya’nın en fazla buğday ithal eden ülkesi haline geldi. El kadar büyüklükteki Yunanistan, Litvanya, Letonya, Bulgaristan, Ukrayna’dan bile buğday satın alıyoruz. Dünya’da ilk buğday ekimi Anadolu’da yapıldı. Avrupalılar (Yunanistan- Bulgaristan- Litvanya- Letonya- Ukrayna- Rusya) buğday ekmeyi M.Ö. 5900 yılında Konya’dan öğrendiler.

Tarımda sorunlar büyüdü.

Çözüm düşünülmedi.

18 yıl boşa gitti.

★★★

1984-1991 arasında 7 yıl kesintisiz TMO’nun Genel Müdürlüğü’nü yapmış Ahmet Özgüneş’ten bir mektup aldım.

Size özetliyorum:

“Tarım çok önemli. Umarım çok geç olmadan bunu anlarız. Türkiye yaş ortalaması: 29.6 iken tarımda yaş ortalaması: 55. Bu yaşlı nüfus ile tarımda gelişme sağlamak zor.

Gençler tarımdan çekildi.

Geri döndürmek için, boş lafları bırakıp, tarımın yapısını değiştirmek gerekir.

Tarımın 4 sorunu var.

Türkiye’de tarım, küçük toprak sahipliği modeli ile yapıldı. Bu modelde çiftçi kendi üretir, kendi yerdi. İhtiyaçları sınırlıydı. Az miktarda pazarlayabildiği ürün ile “gaz- bez- tuz” diye tabir edilen ürünleri alırdı. Şimdi köylere yol ve elektrik geldi. Köylünün ihtiyaçları şehirliye benzedi. Ürettikleri ürün ile bu ihtiyaçları karşılamayan gençler tarımı terk edip şehirlere akın ediyorlar. Tarım topraklarının önemli bir kısmı şehirlere göçmüş, ekip biçme- bol üretip- bol satma ile ilgisi kalmamış kişilerin elinde. Bu da tarımda kaliteyi ve verimi düşürüyor.

★★★

Ne yapmalı?

Tarım toprakları mutlaka gerçek çiftçilere verilmelidir. Her çiftçinin yeterli geliri elde edecek büyüklükte toprağı olmalıdır.

Konya ovasında:

500 dönüm.

Trakya’da:

200 dönüm.

Antalya Ovası’nda

Sera üretimi için 2 dönüm.

Ege ve Marmara ovalarında:

Sebze üretimi için 20 dönüm.

Türkiye’nin uçsuz- bucaksız yaylarında verimli hayvancılık yapacak modeller kurulmalıdır. Bunlar yapılırsa; kabiliyetli gençler tarıma döner, verim ve kalite artar. Türkiye’de tarım bakanlığı bürokratik organizasyon türündendir. Zamanını memurların kaderini elinde tutan politikacıları (Bakan- Milletvekili- İl Başkanı) memnun edecek işlemler yapmaya harcıyor. Bir birimin başına liyakatsız biri gelince o birim felç oluyor.

Bir örnek:

Fındık önemli bir döviz kaynağıdır. Fındıkta o kadar zavallı duruma düştük ki, en büyük alıcımız olan İtalyan Ferrero şirketi, fındık üreticisine teknik destek vermek için organizasyon kurdu. Fındık üreticisinin desteklenmesi, bu konuda ne bilgisi ne de deposu olmayan TMO’ya verildi.

★★★

Dünyada fındığın en büyük rakibi Kaliforniya bademidir. Yaptıkları tanıtım ile dünyada badem talebi patladı. Kaliforniya Badem Üretici Birliği, bademin var yılında depolayarak, yok yılında depodan takviye ederek fiyatını, üretici ve alıcı lehine istikrarlı tutuyor. Çünkü fındık ve badem çikolata sanayi ürünüdür ve sanayinin en hoşlanmadığı fiyat dalgalanması ve istikrarsızlıktır. Fındıkta anormal fiyat dalgalanmaları yaşıyoruz. Dünyada fındık tüketecek insan sayısı giderek artıyor. Biz bu ürün için doğru pazarlama yöntemi oturtursak ne kadar fındık üretebilirsek hepsini satarız. Sadece fındık değil: Türkiye bir mikro-klima cennetidir; kayısı, kiraz, incir vs. bunlar önemli döviz getirir, çiftçi mutlu olur, Türkiye kazanır.

★★★

Tarımda birinci problem tabiattan gelir, yağmur, dolu, don, aşırı sıcak çok sayıda tabiat olayı ürünün azalmasına ve kalitesinin düşmesine neden olur. İkinci çeşit problem arz ile talebin dengesizliğidir. Ürün talebin biraz üzerinde ise fiyat ciddi ölçüde düşer, ürün biraz talebin altındaysa fiyat ciddi ölçüde yükselir. Devletin bu iki çeşit probleme karşı çiftçiyi destekleyecek bir organizasyon kurması gerekir. Üretimin talebe uygun olması için üretilecek ürün konusunda çiftçiyi bilgilendirecek “bir üretim planlaması” yapılmalıdır.

Tarımın canı sudur.

Su dünyanın bir çok bölgesinde ciddi sorun olmaya başlamıştır. Türkiye’de büyük su kaynakları Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgesi’ndedir. Buna karşılık en kalabalık ve en büyük tarım üretim bölgelerimiz Ege ve Marmara’dır. Bu bölgelerde ise yeraltı suları giderek azalıyor, giderek daha derinlerden su çekiliyor. Bir gün bu bölgelerde yeraltı suyunun bitmesi ile karşılaşabiliriz. Suyun durumuna göre hangi bölgeye neyi ekeceğimizin planlamasını yapmak durumundayız. “(Ahmet Özgüneş TMO 1984-1991 yılları Genel Müdürü)”