Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun kamuoyunda çok konuşulan söylemleri üzerine bu köşede yazmak istemedim ve yazmadım.

        Bugün için bir askeri darbe ihtimalinin olmadığını görüyorum ve bu tür tartışmaların ülkemizi götüreceği yerden endişeliyim çünkü.

        Yazmamış olmamın bir başka sebebi daha var. Onu da sonraki yazımda açıklayacağım.

        Maalesef hem iktidar hem muhalefet medyasından gerilimi tırmandırıcı açıklamalar gelmeye devam ediyor.

        FECİ DİYALOG

        Önce 3 Mayıs’ta hükümete yakın bir kanalda gerçekleşen feci bir diyalog 5 gün sonra muhalefet tarafından ortaya çıkarılarak gündeme getirildi.

        Buna karşılık iktidar kanadı da CHP’ye yakın bir kanalın sunucusunun geçmişteki benzer feci sözlerini gündeme getirerek karşı bombayı patlattı.

        Sosyal medyada iki taraf da yangına benzinle gidiyor. Karşılıklı atılan tweetler korkunç.

        Bu her geçen gün kötüleşen ortamda yüreklere su serpen çıkışı MHP lideri Devlet Bahçeli yaptı.

        DEVLET BAHÇELİ’DEN SAĞDUYULU KARAR

        Mevcut toplumsal gerginliği daha da tırmandıran bir açıklamaya imza atan Kayseri Ülkü Ocakları şubesini kapattı ve başkanını da görevden aldı.

        Devlet Bey’in yükselen popülizme inat bu sorumlu siyaset tavrını alkışlıyorum.

        Ya Bahçeli de bu vahim havaya kapılsaydı ve tabanına gaz verip Kayseri’de olabileceklere müdahale etmeseydi…

        Yaşanabilecekleri düşündükçe ürperiyorum. 12 Eylül öncesini hatırlatan çok ciddi sokak çatışmaları çıkabilirdi. Yeni ölümler gerçekleşebilirdi.

        Bu hassas denklemde Kayseri Ülkü Ocakları ile ilgili kararı çok sağduyulu buluyorum. Bravo Devlet Bey!

        Askeri darbe değil ama devrim istiyorlar

        Son darbe tartışmalarıyla ilgili bugüne kadar yazmadım ama geçen pazartesi Habertürk TV’de Erdoğan Aktaş’ın başarıyla hazırlayıp sunduğu ‘Gece Raporu’ programında görüşlerimi aktardım.

        O programa Sayın Özgür Özel benim yorumum üzerine bir açıklama gönderdi. O açıklamada Erdoğan Aktaş’a “Türkiye Cumhuriyeti Devleti saat gibi işlemeye başlar dedim, bunun neresi darbe iması?” diye soruyordu.

        Halbuki tartışma yaratan konuşmasında “Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelir, saat gibi işlemeye başlar” demişti.

        O KELİMEYE OTO-SANSÜR

        Program sonrasında, acaba ben mi yanılıyorum diyerek orijinal demece yeniden baktım. Hayır, yanılmıyorum. Özgür Bey kendi konuşmalarına sansür koymuş.

        Bence kendisi de “Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelir ve saat gibi işlemeye başlar” sözünden pişmanlık duyuyor ama geri adım atmak da istemiyor. Yoksa kendi demecini neden Erdoğan Aktaş’a ‘gelir’ kelimesini sansürleyerek göndersin?

        Sözün şehvetine kapılarak “Türkiye Cumhuriyeti Devleti gelir” deyince elbette karşınızdaki siyasal cepheye koz vermiş olursunuz.

        Ya da Canan Kaftancıoğlu gibi “Bu iktidar sandıkla ya da bir şekilde gidecek” derseniz de aynı şekilde.

        İKİ İSİM DE CHP’NİN SOLCU KANADINDAN

        Hem Özgür Özel’in hem de Canan Kaftancıoğlu’nun özeleştiri yapması gerekir.

        REKLAM

        En temel soruyu sorayım: Özel ve Kaftancıoğlu Kemalist bir askeri darbe ile mevcut hükümetin devrilmesini ister mi? Bence istemez.

        Unutmayalım hem Özel hem de Kaftancıoğlu CHP’nin ulusalcı kanadından ziyade solcu kanadında bulunan isimler.

        Özellikle Canan Hanım siyasal düşünce olarak tam bir Marksist.

        Parti içindeki Kemalistler kendisinden hiç hoşlanmıyor. Aralarında ciddi bir gerilim var.

        Daha önce Habertürk TV’de de söylediğim gibi “CHP’nin Klara Zetkin’i” diyebiliriz Kaftancıoğlu için.

        Yani eski tabirle cihet-i askeriye kesimine sempatisi olan bir insan değil CHP İstanbul İl Başkanı.

        TSK içinde de Kaftancıoğlu tarzı siyasetten hoşlanacak tek bir subay olacağını zannetmiyorum.

        Hatta bu siyasal yaklaşımı Türk devletinin bekası için tehdit gören ordu mensubu sayısının azımsanmayacak kadar çok olduğu kanaatindeyim.

        BU SÖYLEMLER NEREDEN ÇIKIYOR?

        Peki o zaman bu “Bir şekilde gidecekler” gibi söylemler neden ağızdan çıkıyor?

        Kaftancıoğlu’nun zihninde bir askeri darbe hayali bence yok. Ama toplumun sol kesiminin Gezi’de olduğu gibi sokaklara döküldüğü ve mevcut iktidarın bu şekilde devrildiği bir hayali de hiç yok mu?

        İşte bu soruya “Kesinlikle hayır” diyemiyorum…

        Türkiye solunda sokak isyanlarıyla bir netice alma nostaljisi yani sokakçı-devrimci yolla bir siyasal ihtilal yapma hayali ve stratejisi maalesef hep olmuştur.

        Bana göre bu temelden anti-demokratik ve yanlış sosyalist devrimcilik düşüncesi Türkiye’de hep faşizmin ve daha otoriter-totaliter rejim isteyen “iyi saatte olsunlar” güçlerinin önünü açtı.

        Hem 27 Mayıs hem 12 Mart hem 12 Eylül öncesi bu türden sokak eylemlerinin bir askeri darbe zemininin oluşturulması için “iyi saatte olsunlar” tarafından kışkırtıldığı da artık herkesin malumu.

        REKLAM

        Hele şimdi böyle Gezi tarzı sokak isyanlarını istemek Türkiye tarihinde hiç olmayan bir olguyu dahi bize yaşatabilir.

        İki farklı toplumsal kesimin sokakta kitleler halinde karşı karşıya geldiği korkunç bir tablo.

        O yüzden iktidardan ya da muhalefetten herkes konuşmalarına dikkat etmek zorunda.

        CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kesinlikle böyle bir düşünce içinde olduğunu düşünmüyorum.

        Kemal Bey sandık ile değişim meşruiyeti konusunda hassas ve gerçekten demokrat bir insan.

        Keza 23 Haziran’da demokratik yollarla İstanbul’un başına geçen Ekrem İmamoğlu’nda da bu tür bir devrimcilik düşüncesinin zerresinin olmadığını görüyorum.

        Bizim anneler günü

        Dün her evde manzara başkaydı. Bizde şunlar yaşandı:

        Birkaç gün önce “Bu pazar anneler günü” demiştim. Unutmamışlar. Sabah erkenden kalkmış bizim pıtırlar. Kahvaltı bile etmeden harıl harıl çalışmaya başlamışlar.

        Ben daha uyurken geldiler. Ellerinde resimler…

        6,5 yaşın gözlerinden görünen dünya.

        Yasemin kalabalıklar çizmiş.

        Güneş gözlüklü ‘erkek’ güneş, uzun kirpikli ‘kadın’ ay, bizim aile, özledikleri arkadaşları, kediler, balıklar… Karantinada yokluğunu hissettiği ne varsa hepsi resimde…

        Anneler Günü şerefine herkes ‘anne’ diyor.

        Ela ise hayal ettiği gibi upuzun saçlı çizmiş kendini. Az ve öz. Evin kapısında biz.

        KARANTİNANIN ETKİLERİNİ YILLAR SONRA GÖRECEĞİZ

        Şu iki aylık eve kapanma süreci çocuklar için çok ilginç bir deneyim oldu. Hiçbirimizin o yaşta yaşamadığı bir şey. Okula gitmiyorsun ama okul var, zil çalmıyor ama ders var. Aynı yerde hem çalışıyorsun hem oynuyorsun hem tatil yapıyorsun hem sınav…

        Sanırım bu nevi-i şahsına münhasır sürecin etkilerini önümüzdeki yıllarda daha net göreceğiz.

        EVDE OLMANIN ÇOCUKLAR İÇİN HİÇ Mİ İYİ TARAFI YOK?

        Fiziksel olarak elbette çok zor bir dönem geçirdi çocuklar ama bir yandan da hayal güçlerini zenginleştirdiler. Karşılarında göremedikleri, elle tutamadıkları, öte yandan her yapmak istediklerine set çeken bir ‘hayalet engel’ çıktı. Onunla baş etmek için türlü yollar geliştirdiler.

        REKLAM

        Bizim Yasemin bir gün geldi “Anne koronayı öldürmeye karar verdim, bir silah üzerine çalışıyorum” dedi. Baktım ne bulduysa üst üste koyarak bir kule inşa ediyor.

        Ela ise geçen hafta “Zaman makinesi yapıyorum, atların olduğu günlere gideceğiz, orada korona yoktu” diye anlatmaya başladı.

        KARANTİNADAN YARATICILIKLARINI GELİŞTİREREK ÇIKACAKLAR

        Önlerindeki engeli nasıl aşabileceklerine dair çözümler geliştiriyor çocuklar. Yalnızca bizimkiler değil. Etrafıma bakıyorum, çoğu arkadaşım benzer anekdotlar aktarıyor. Bence evde kalma süreci çocukların yaratıcılıklarını kamçıladı.

        Tabii çok zor ve hareket açısından sakıncalı. Parklarda koşmaya, okul koridorlarında enerji atmaya muhtaç küçük böcekler ama evden şikayet ettiklerine de bakmayın…

        Bir yandan da bu rehavetten içten içe mutlu oluyorlar.

        Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen hafta normalleşme adımlarını açıklarken ben bizimkileri test etmek için “Gözünüz aydın, Cumhurbaşkanı birazdan okulların yeniden açılacağını söyleyecek” deyince masanın altına öyle bir kaçışları vardı ki…

        Evde sıkıldılar ama çocukların çoğuna anne, baba ve kardeşlerle alışık olmadıkları kadar çok vakit geçirmek, evin 24 saat yaşayan bir mekan haline gelmesi çok iyi geldi. Mutfakta devamlı bir şeylerin piştiğini görmeleri bile emin olun ileride daha huzurlu ve özgüvenli yapacak bıdıkları… Modern şehir yaşamında çoğu evde bunlara hasretti minikler.

        Diğer Yazılar